19 Mayıs 2013 Pazar





  1. Doğa ile ilgili Sloganlar, Doğa Sloganları, Sözleri

    "Her seyin prensibi sudur; her sey sudan gelir ve tekrar suya döner." (Milet`li Thales M.Ö. 650-560)

    Yasamak! Bir agaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardesçesine bu hasret bizim!"(Nazim Hikmet)

    Doga insanlarin ihtiyacini karsilayacak bir kaynak toplulugu olarak görmek çevrenin yokolmasina davetiye çikarmak demektir. (Dünya sen benimsim , Milliyet yayinlari Sayfa 17)

    "Kirli çevre insanin ruhuhunu kirletir, kirli ruhlar çevreyi kirletir." (Aziz Nesin)

    "Çiçekler ki, güzelligin simgesidir; yasamin, umudun ve sevincin ifadesidir. Çiçekler ki, gönüllerin dilidir; rengarenk, burcu burcu, sevgi, ask ve hatiralarla doludur." (Ali Duran)

    "Insanlar dogaya karsi sorumluluk duymuyorlar. Dogayi korurlarsa, cezadan korktuklari ya da menfatleri gerektirdigi için koruyorlar."

    "Bir nokta açiktir: Dünyamiz emin ellerde degildir " Yeni dünya düzeni" yeryüzünü ölüme mahkum etmistir"(Peter F Drucker)

    "Orman yurdun öz evladi ormansiz yok dünya tadi." (Asik Veysel)

    "Kiyamet kopmak üzere bile olsa, elinde bir fidan varsa, bu fidani dikmemezlik etme."

    "Bir agaç dikersen, onun meyvelerinden her yiyen, sana sevap kazandiracak, gölgesinde oturan sana sevap kazandiracak, hatta onun tohumunu, meyvesini yiyen kuslar bile sana sevap kazandiracak."

    "Bir ulusun gerçek zenginligi, agaç örtüsüyle ölçülebilir" (Richard St Barbe Baker)

    "Dogru oldugunu düsündügümüz seyi yapmaliyiz Çünkü eger dogru seyi yapmazsak, yanlis seyi yapacagiz ve iyilesmenin degil felaketin bir parçasi olacagiz" (Fritz Schumacher)

    "Doga! En küçük bir çaba harcamadan ve mükemmel bir kusursuzlukla en basit maddeden son derece farkli seyler yaratiyor; hepsinin üzerine de ince bir tül örtüyor. Yarattigi her bir parçanin kendine has özellikleri, her bir durumun ayri açiklamasi var ama sonuçta hepsi birlikte bir bütünü olusturuyorlar." (Goethe)

    "Dogaya hoyratça davranan toplumlarada insanlar arasindaki iliskiler de hoyratça oluyorlar." (John Bennet)

    "Yeryüzü basitçe insanoglu için bir erzak deposu ve çöp kutusu degildir. Yeryüzü`nün felaketimiz pahasina gözardi ettigimiz kendi gereksinimleri ve dinamigi vardir."(Mary Mellor)

    "Topragin dostlara ihtiyaci vardir; ona dostça davranalim!"

    Atatürkün doğa ve çevre ile ilgili söylediği sözler;

    "Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur."

    "Yarının doğası bugünden yaratılır."


     


Ağaç ile ilgili deyimler ve anlamları

  • Ağaç olmak: (deyiminin anlamı) Bir yerde ve ayakta çok beklemek.
  • Ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz: O işini bilir, davranışlarına hiçbir şey engel olamaz.

Ağaç ile ilgili atasözleri ve anlamları

  • Ağaç kökünden yıkılır: (atasözünün anlamı) Köklü değişiklikler olmadıkça, bir düzen bozulmaz, düzenin yıkılması, temelin yıkılmasıyla olur.
  • Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar: Erdemli, bilgili insan alçak gönüllü olur.
  • Ağaç ne kadar uzasa göre eremez: Her şey bir sınıra kadar büyür, yükselir, bu sınırı aşamaz.
  • Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer: Herkesin gözü güzel üstündedir. Güzel, kıskançlıkları üstüne çeker.
  • Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir): İnsanlar ancak, akrabaları, yakınları ve yandaşlarıyla birlikteyken değerli ve güçlüdür.
  • Ağaç yaş (taze) iken eğilir: İnsan, ancak küçük yaşta kolay eğitilir: Büyüdükten sonra ona yön ermek zordur.
  • Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimden" demiş: Kişiye en büyük kötülük, nankör yakınlarından gelir.
  • Ağaca (taşa) çıkan keçinin dala bakan (ağaca çıkan) oğlağı olur: Küçükler büyüklerden gördüklerini taklit ederler.
  • Ağaca dayanma kurur (çürür), adama (insana) dayanma ölür: Hiçbir destek sürekli olmaz. Kişi önce kendine güvenmelidir.
  • Ağacı kurt, insanı dert yer (kemirir): Kurdun ağacı içten kemirip çökertmesi gibi, dert de insanı yıpratır, çöktürür.
  • Ağacın kurdu içinde olur: Bir toplumu asıl, içinden kemiren sinsi güçler yıkar.
  • Ağaçtan maşa olmaz: Herkes ancak yeteneğine denk işlerin üstesinden gelebilir, yeteneğini aşan işlerde başarılı olamaz. 



Orman İle İlgili Atasözleri - Ormanla İlgili Atasözleri

Ormana nasıl haykırırsan öyle karşılık verir. (Fin atasözü)
* Ağaca beşikten mezara kadar muhtacız. (Türk atasözü)
* Ağaçsız memleket duvaksız geline benzer. (Türk atasözü)
* Ağaç kökünden yıkılır. (Türk atasözü)
* Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinler. (Çin atasözü)
* Yaş kesen baş keser. (Türk atasözü)
* Ağaç diken, kendinden başkasın) da sevdiğin! gösterir. (Amerikan atasözü)
* Ormansız yurt vatan değildir.
* Ormanlar milli servettir.
* Ormanı korumak, erozyonu önlemek demektir.
* Toprağını kaybetmek istemiyorsan, ormanı yok etme.
* Orman yurdun hem süsü, hem gücüdür.
* Yaş kesen baş keser.
* Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.
* Sana gölge veren ağacı kesme!
* Ormana nasıl haykırırsan,öyle karşılık verir.
* Yol rehbersiz;dağ ormansız olmaz.
* Orman,orman içinde büyür.
* Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde,gelecek kuşaklar serinler.
* Orman,yağmur yularıdır.
* Ağaçsız memleket,duvaksız geline benzer.
* Ağaca beşikten mezara kadar muhtacız.
* Ağaç diken,kendinden başkasını sevdiğini de gösterir.
* Orman bekçi ile değil, sevgi ile korunur.
* Orman, tarımın sigortasıdır.
* Ağaçlı köyü sel basmaz..
* Ağaç dikmek değil, büyütmek sorundur.
* Ağacın yemişi, o ağacı yetiştirmenin sadakasıdır.
* Uygarlığın temelinde ağaç, çiçek ve yeşillik bulunmaktadır.





Ağaç Nedir?

Boyu en az 5 metre, çapı da 10 cm'den aşağı olmayan, dal sürgün ve yapraklarının oluşturduğu tepe tacını tek bir gövde üzerinde taşıyan, her yıl çap artımı yaparak kalınlaşan, sürgün vererek boylanan, hücrelerinin büyük bölümü odunlaşmış olan, uzun ömürlü bitkilere AĞAÇ denir...

Bir ağaç; temel olarak kök, gövde, dal ve yaprak olmak üzere 4 ana organdan oluşur. Bu organların biçim, boyut, yoğunluk, hacim, ağırlık, boy, çap, yıllık artım gibi özellikleri ağacı biçimlendiren temel özelliklerdir...

Bir ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO2, O2, su ve mineral madde gereklidir.

Ağaçların; topraktan su ve mineral maddelerini, havadan ise karbondioksiti almak, güneş enerjisini kullanarak organik madde üretmek, havaya oksijen vermek, canlılara besin ve barınak sağlamak gibi çok önemli işlevleri vardır. Ağaçlar bu işlevleri yerine getirirken çevrelerindeki canlı ve cansız tüm varlıklarla karşılıklı olarak birebir ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu yüzden ağaçlar içinde bulundukları ekosistemler için vazgeçilmez elemanlardırlar. Ağaçların yok olması; yaşama ortamının bozulması ve iklimin olumsuz yönde etkilenmesi ve devamında yaşam zincirinin kopması, en sonunda da tüm yaşamın yok olması anlamına gelir...

Ağaçlar ışık, yer, su ve mineral maddeler yüzünden birbirleriyle amansız bir rekabet içerisine girerler. Bu rekabette baskın çıkabilmek ve dolayısıyla hayatta kalabilmek için tepe ve köklerini hızla geliştirmeye çalışır, gölgeye dayanıklı yaprak üretir, işlevini kaybeden organlarını (yaprak - dal - kök) terkeder, rakiplerini gölgeleyerek altetmeye çalışırlar. Bazı ağaç türleri (ceviz, meşe, huş, dişbudak, ıhlamur gibi..) kök ve yapraklarından salgıladıkları sıvı ve gazlarla komşu bitkilere zarar bile verebilirler...




AĞAÇLARIN DOĞAYA YARARLARI
Ormanlar 50 metre genişliğindeki bir otobanın trafik gürültüsünü 20-30 desibel azaltıyor.

-Yapraklı ağaçlardan meydana gelen bir orman bölgesinde 50 kuş türü barınıyor.

-Ağaçsız bir alana göre 8 kat daha fazla humus oluşturan ormanlar toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlıyor.

- 25 metre boyunda ve 15 metre tepe çatısına sahip bir kayın ağacı saatte 1.5 kilogram oksijen üretiyor.

-Bir hektar ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton, çam ormanı ise 30-40 ton toz emiyor.

-Hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 50'si ormanlar tarafından temizleniyor.

- Ormanlar, egzoz ve benzeri zehirli gazlar ile kirli suları temizleme özelliğine sahip.

- 100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık 40 kişinin çıkardığı 2.35 kilogram karbondioksiti tüketiyor.

- 100 metrekare alanda yer alan 25 metre boyunda ve 100 yaş civarındaki bir kayın ağacı, kökleri ve kılcal damarları aracılığıyla yılda 30 bin litre su çekiyor ve verimli toprağın akmasını önlüyor.

-Kayın ağacı bir yıl içinde 300 kilogram zehiri emiyor ve dışarı süzüyor.



Ormanlardan Elde Edilen Ürün ve Hizmet Çeşitleri

Ormanlardan elde edilen ürün çeşitleri; odun, yaprak, çiçek, meyve, tohum, reçine, kabuk, kök, çalı, ot, av hayvanı, su, toprak, kil, taş, kömür ve madenler gibi çok sayıda ve değişik nitelikte hammaddelerdir... Bu maddeler niteliklerine ve pazar isteklerine göre çok değişik kullanım yerleri bulabilmektedir. Bu ürünler içerisinde en bol elde edilen ve geniş bir pazarlama olanağı bulan ürün ise ODUN'dur...

Ormanların ayrıca suyu düzenleme, toprağı koruma, iklimi etkileme, doğayı koruma ve güzelleştirme gibi çok önemli hizmetleri vardır...


Önde Gelen Orman Ürünleri?
Günümüzde modern orman işletmeciliği faaaliyetleri sonucunda elde edilen orman ürünleri, Asli Orman Ürünleri ve Tali Orman Ürünleri olmak üzere 2 kategori altında toplanmaktadır.
ASIL ORMAN ÜRÜNLERİ
  • Tomruk
  • Tel Direği
  • Maden Direği
  • Sanayi Odunu
  • Kağıtlık Odun
  • Lif Yonga Odunu
  • Sırık
  • Çubuk
  • Yakacak Odun

TALİ ORMAN ÜRÜNLERİ
  • Reçine
  • Çıra
  • Sığla yağı
  • Defne
  • Şimşir
  • Kök Odunu
  • Kekik
  • Ada Çayı
  • Çam Fıstığı
  • Her çeşit bitki soğanı
  • Mantarlar
  • Kozalak 




ORMANCILIK

Ormancılık, toplumun orman ürünlerine ve hizmetlerine olan gereksinimlerini sürekli ve optimal olarak karşılamak amacıyla biyolojik, teknik, ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel çalışmaların tümünü kapsayan çok yönlü ve sürdürülebilir bir etkinlik olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyimle ormancılık, biyolojik ve teknik özelliğinin yanında ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel boyutu ön planda olan bir orman kaynakları yönetim mesleği olarak algılanmaktadır. Ormancılık; orman kaynaklarına toplumun refahı doğrultusunda bilinçli müdahale etmektir. Bunu yaparken, toplum taleplerini, ormancılık sektörünün diğer sektörlerle, bölgeyle ve makroekonomik yapıyla olan ilişkilerini, ülke ve sektör kısıtlarını dikkate almak, parasal faydaları diğer faydalarla dengelemek, ekonomik, sosyal ve biyofizik sonuçları farklı olan alternatifler üretmek ve çok ölçütlü karar verme tekniklerini kullanarak aralarından seçim yapmak çağdaş ormancılık anlayışının gerekleridir.

Ormancılığı diğer sektörlerden ayıran, kapsamının ve boyutlarının açıklanmasına yardımcı olan en önemli özellikleri şunlardır;

Ormancılık doğal şartlara açık bir arazi işletmesidir. Her şeyden önce toprağa bağlı, yenilenebilen biyolojik bir varlık söz konusu olduğu için her türlü risk faktörü önem arz etmektedir.

Ormancılık sektöründe üretim süresi (idare süresi) diğer sektörlere göre daha uzundur. Genellikle 20 yıldan az olmayan üretim süresi, bazı ağaç türleri için 200 yıla kadar çıkmaktadır Keza toprak faktörünü de en çok kullanan bir sektördür. Dolayısıyla zamanı ve mekanı yoğun olarak kullanan sektörlerin başında gelmektedir.

Ormancılıkta çok yönlü yararlanma esastır. Yani sadece maddesel ürünler değil, zamana ve mekana bağlı olarak ondan daha önemli olan ve çoğu kez değeri para ile ölçülemeyen hizmetler ve faydalar da söz konusudur. Toplumsal faydalar yaratma, iktisadilik, verimlilik, sürdürülebilirlik, çok yönlü yararlanma vb. ilkeler kârlılıktan daha önemli olduğundan sermayenin % 3 gibi düşük bir faizle çalıştığı kabul görmektedir. Bu özellik çok boyutlu karar vermeyi bir zorunluluk haline getirmekte, uzun dönemli, tutarlı ve çok boyutlu planlamanın gereğini ve önemini ortaya koymaktadır.

Ormancılıkta sadece bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak yeterli değildir. Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da bugünden gözetmek gerekir. Bu anlayış devamlılık ilkesini doğurmuştur. Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde ekonomi ve ekolojinin birbirini dengeleyecek şekilde uyumlaştırılması yer aldığından ve de ormanlar kara ekosistemleri içinde büyük paya sahip olduğundan, sürdürülebilir kalkınmanın yolunun sürdürülebilir ormancılıktan geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ormancılıkta kısa vadeli yaklaşımlar yerine sürdürülebilirlik yaklaşımının esas alınması zorunludur.

Ormancılık kapital yoğun bir sektördür. Özellikle odun hammaddesi üretiminde bu kapitalin % 90’ını arazi ve ağaç serveti oluşturmaktadır. Tamamı öz sermaye olup, ürün ile sermaye değerlerinin sağlıklı bir şekilde tayin edilmesinde birtakım güçlükler vardır. Keza, ürün ile kapital canlı bir varlık olan ağaç servetinde özdeşleşmiştir.

Ormancılık sektörü ürettiği pek çok mal ve hizmetlerle kendisi dışındaki pek çok sektöre girdi vermektedir. Yani pek çok sektöre alt yapı oluşturmakta, hazır arz yaratarak etkin faaliyet göstermelerini sağlamakta, dolayısıyla makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör görünümündedir. Bu özelliği nedeniyle ileri bağlantıları yüksek bir sektördür. Buna karşılık diğer sektörlerden pek az girdi aldığı için geri bağlantıları düşük bir sektördür.

Ormancılık sektörü girdi-çıktı ilişkileri ya da teknoloji ve ölçek yönünden esnek olan, dolayısıyla stratejik ve taktik nitelikli bir sektördür.

Ülkemizde kişi başına düşen orman alanı 0,34 ha olup, gelişmiş ülkelere göre düşük bir düzeydedir. Yaklaşık % 25’i ağaçlandırma ile verimli hale getirilmesi mümkün görülen ormanlarımızın 3,5 milyon hektarı aynı zamanda orman üstü ve orman içi mera niteliğindedir. Bozuk ve verimsiz karakteri ağır basan ormanlarımızın biyolojik çeşitlilik ve miktar olarak da ülke yüzeyine dengeli dağılım göstermemektedir.

Türkiye’de ormancılık; ulusal kalkınma planlarına göre Tarım Sektörü içinde bir alt sektör olarak yer almaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsünün birincil ve ikincil orman ürünlerinin ve hizmetlerinin bilançolara yansıyan parasal değerlerine göre yaptığı hesaplamalar sonucunda ormancılık sektörünün GSMH’ya katkısı % 0,8 bulunmuştur. Ancak, diğer sektörlere bedelsiz veya düşük bedelle verilen girdilerden doğan sübvansiyonlar da dikkate alındığında bu pay % 2 düzeyine ulaşmaktadır. Buna bilançolara yansımayan ot, yaprak, su, bal, reçine vb odun dışı ürünler eklendiğinde gerçek katkı payı bulunmuş olacaktır.

Türkiye ekonomisini oluşturan 64 sektörün ileri bağlantısı ortalama 0,387 iken, ormancılık sektöründe bu rakam 0,786’dır. Yani ormancılıktaki birim çıktının öteki sektörleri uyarma veya geliştirme etkisi pek çok sektörden büyüktür. Ormancılık sektörünün geri bağlantısı ise, ülke ortalamasından (0,387) küçüktür (0,127). Diğer yandan, sektörün istihdam çarpanı 0,291 olup, 64 sektör içerisinde 17. sırada yer almaktadır. Yani birim çıktı başına en çok istihdam sağlayan sektörler arasındadır.

Ormancılık sektörü yılda yaklaşık 3,5 milyon ton fuel-oil e eşdeğer bir enerji katkısı sağlamaktadır.

Türkiye’de ormancılık, genel kabulün aksine emek-yoğun bir sektördür. Sadece Orman Bakanlığı yıllık ortalama 15 milyon adam-gün işlendirme olanağı sağlamaktadır. Orman köylerine ve diğer sektörlere yaptığı kaynak aktarımı da yüksektir.

Ormancılık sektörü doğal yaşamın ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında önemli bir işleve sahiptir. Keza ülkemizde önemli olan erozyonun önlenmesi, su rejiminin düzenlenmesi, toplum sağlığı, iklimi düzenleme, çevresel, rekreasyon, turizm vb. kolektif faydaları nedeniyle önemli ve vazgeçilmez bir sektördür.

Kadastro ve mülkiyet problemleri halledilmemiş, kırsal yoksulluğu had safhada olan yaklaşık sekiz milyon orman köylüsünü içinde barındıran ve dolayısıyla sosyo-ekonomik baskılardan fazla etkilenmekte olan bir sektördür.  


Ormanların Faydaları





Ormanlar; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su , ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen ekosistemler olup, dünya yaşamı için vazgeçilmezdirler...


- Ormanlar yaşantımızın her safhasında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır. Bunun yanı sıra bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak vb. ile mineral nitelikli çakıl, kum vb.hammadde kaynaklarının bir kısmı da ormanlardan elde edilmektedir.

- Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su kaynağıdır. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı yapraklı, dalları, gövdesi ve kökleri ve tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder.

- Ormanlar erozyonu önler. Ormanlar rüzgarın hızını azaltır, toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.

- Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını koruru. Nesli tükenmekte olan hayvanların üretimi, korunması ve barınmasında koruma alanları oluşturur. Bu sahalar milyonlarca canlının yuvasıdır.

- Ormanlar bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından, ikim üzerinde olumlu etkiler yapar. Aşırı sıcaklıkları düzenler, bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı soğuğu dengeler, yaz sıcaklığını azaltırken, kış sıcaklığını artırır, radyasyonu önler.

- Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar. Rüzgar hızını azaltarak toprak ve kar savurmalarını ve rüzgarın kurutucu etkisini yok eder. Bu nedenle açık alanlara oranla ormanlarda gündüzler serin geceler ise sıcaktır.

- Ormanlar, eğelenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.

- Yerleşim alanları çevresindeki hava kirliliğini ve gürültüyü önlemesi ile insan sağlığı bakımından büyük önem taşır. Ormanların insan sağlığı üzerindeki bütün bu olumlu yararları nedeniyle büyük kentlerin çevresinde ormanlar yetiştirilmekte, dinlenme yerleri kurulmaktadır.

- Ormanlar, orman içinde ve dışında yaşayan insanlara çeşitli iş alanları sağlar, işsizliği önlemede etkin rol oynar, böylece köyden kente göçü azaltır.

- Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde, savaş ekonomisi bakımından değer taşıyan reçine, katran ve tanenli maddelerin elde edilmesini sağlar,

- Ayrıca ormanlar barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler, ülke turizmine katkıda bulunur,

- Ormanlar, doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla iyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynaktır.




Dünyada ve Ülkemizde Orman Varlığı
Dünya kara alanlarının %30’nu kaplayan ormanlar 3.8 milyar hektardır. Tropikal ve yarı tropikal ormanlar bu alanın % 56’sını teşkil etmektedir. Dünya ormanlarının % 95’i doğal orman, % 5’ ise ağaçlandırma ile tesis edilen suni ormanlardır.

Ülkemizin ormanlık alanı ise 20.7 milyon hektar olup yurdumuzun genel alanının % 26.8’sini oluşturmaktadır. Ormanlarımızda yetişen asli ağaç türlerimiz; kestane, kayın, meşe, kızılağaç, kavak, huş, ıhlamur, dişbudak, akçağaç, karağaç, çınar, söğüt, ceviz ve sığla gibi yapraklı ağaçlar ile çam, göknar, ladin, sedir, ardıç, servi ve porsuk gibi iğne yapraklı ağaçlardır...


Ormanların Ülkemiz Ekonomisindeki Yeri

Ormancılık sektörünün ülke ekonomisine olan katkılarını para ile ölçülebilen ve para ile ölçülemeyen katkılar olarak ikiye ayrılmak gerekir. Odun kökenli orman ürünleri üretimi, orman tali ürünleri üretimi, işlendirmeye katkısı, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltıcı etkisi, ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemesi, mineral nitelikli katkıları, tarım, hayvancılık ve turizme olan katkıları para ile ölçülebilen katkılardır.

İlkim, toprak su gibi doğal kaynakların korunması ve dengede tutulması, rüzgar ve kumul hareketlerine karşı önleyici perde görevi görmesi, su akışını düzenlemesi, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının sürekliliğini sağlayarak çoraklaşmayı önlemesi, erozyonu önlemesi dolayısıyla tarım alanları ile barajların ekonomik ömrünü uzatması, çığ ve sel baskınlarını önlemesi halkın rekreasyon ihtiyaçlarını karşılaması, insan sağlığını olumlu yönde etkilemesi ve iş verimliliğini artırması ise para ile ölçülemeyen katkılardır.

Ülkemizde çok önemli bir sektör olan ormancılık ülke kalkınmasında "itici ve teşvik edici" stratejik bir rol oynar.







Hatıra Ormanı
Orman alanlarımızı geliştirmek, halkımıza ağaç ve orman sevgisini aşılamak, gelecek kuşaklara bereketli yeşil bir Türkiye bırakmak amacıyla; il, ilçe, belde düzeyinde tüm yurtta kurtuluş, doğum, evlenme vb. anı günlerine özel anlam kazandırmak, ölen aile bireylerinin ya da belli değerler taşıyan herhangi birinin adını yaşatmak amacıyla oluşturulan ormanlardır. Yasal çerçeveye dayandırılan bu uygulamaya 1994 yılında başlanmıştır.


Enerji Ormanı

Toplumun yakacak odun gereksinimlerini karşılamak üzere, süngün verme özelliği bulunan, kısa idare süreleri ile işletilen ormanlara enerji ormanı denir. Bu ormanlar, enerji amaçlı yakacak odun elde edilmesine uygun ağaç türlerinden oluşan, kısa sürede üretimi yapılan ve kendisini genel anlamda kök ve sürgünlerle yenileyen ormanlardır.






 Doğa İle İlgili İlginç Bilgiler


  1. Erkek penguenler kuluçkaya yattığı 4 ay boyunca hiçbir şey yemez. 10 gramlık bir sümüklü böcek, 1 kilogramlık yükü çekebilir. Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir .Son 4 bin yılda herhangi bir yeni hayvan evcilleştirilmedi.

    Bölgesel Çevre Merkezi (REC), çevresorunlarının çözümüne yardımcı olma yanında web sitelerinde yayınladığı ilginç bilgilerle toplumun dikkatini doğaya çekmeye çalışıyor.

    REC Türkiye Ofisi Direktörü Sibel Sezer Eralp, REC’in 1990 yılında ABD, Avrupa Komisyonu ve Macaristan tarafından kurulduğunu ve bugün kar amacı gütmeyen bağımsızbir kuruluş olarak çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

    Türkiye’de Avrupa Birliği (AB) çevre müktesebatının etkili bir şekilde uygulanması sürecini hızlandırmayı hedeflediklerini vurgulayanEralp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çevre sorunlarının çözümüne yardımcı olma yanında, toplumun çevre duyarlılığını artırmaya çalışıyoruz. Bunun için yürüttüğümüz programlar yanında web sitemizde ilginç bilgilere de yer vermeyi tercih ettik. Bu bilgilerin toplumun çevreye ilgisini artıracağı inancındayız.” 
    *Bir karınca kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilir.
    *Arılar yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorunda.
    * Hamamböcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde hiçbir değişime uğramamışlardır.
    *Bir mayıs sineğinin ömrü sadece birkaç saattir.
    *Kangurular geri geri yürüyemezler.
    *Penguenler, enerji tasarrufu yapmak için sarkaç hareketiyle yürür.
    *Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.
    *Filler, zıplamayan tek memelidir.
    *Bir inek, hayatı boyunca yaklaşık 200 bin bardak süt üretir.
    *Erkek penguenler kuluçkaya yattığı 4 ay boyunca hiçbir şey yemez.
    *Dünyada yaşayan aşağı yukarı 1 milyon böcek türü var, her yıl aşağı yukarı 8 bin yeni tür keşfediliyor.
    *Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gerekir.
    *10 gramlık bir sümüklü böcek, 1 kilogramlık yükü çekebilir.
    *Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir.
    *Son 4 bin yılda herhangi bir yeni hayvan evcilleştirilmedi.
    *Dişi morina balığı yılda yaklaşık 4 milyon adet yumurtlar.
    *Göç eden kuşlar (V) biçiminde sıralanarak uçar ve bu sayede harcadıkları enerjiden yüzde 23 tasarruf sağlar.
    *Yılda 100 milyon köpekbalığı, sadece yüzgeçleri için öldürülüyor.
    *Bir yıl içinde bir milyon balıkçıl kuş ve 100 bin deniz memelisi ve deniz kaplumbağası, plastiklere dolanıp havasızlıktan ölmekte.
    *Hastalanmayan tek hayvan köpek balıklarıdır.
    *Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksaydı, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplardı.
    *İngiltere’deki bazı kuşlar evlerin kapısına bırakılan süt şişelerinin kapağını delerek beslenmeyi öğrenmiştir.
    *Bir yıl içinde denizlerden avlanan balıkların ağırlığının üç katıkadar atık denizlere atılmaktadır.
    *Bir litre motor yağı 530 bin litre içme suyunu kirletebiliyor.
    *Yaban kazları 8 bin metre yüksekte uçabilir.
    *Her yıl tankerlerle taşınan petrolün binde biri denizlere sızıyor. Bu miktar 2 milyon 200 bin ton





 DOĞAL AFETLER
Oluşumları tabiat olaylarına dayanan afetlerdir. Ancak bu tür afetlerin bazısında insan etkisi bulunabilmektedir. Hatta olayın meydana gelmesinde tetik rolü oynayan etken insan olabilmektedir. Ancak olayı hazırlayan faktörler ve olayın hazırlanışı, oradaki doğal özelliklere dayanır.



DEPREMLER 
Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayı.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına “Sismoloji” denir
DEPREM TÜRLERİ
Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “Tektonik” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90′ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler “Volkanik” depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya’da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır
DEPREMLERİN ÖLÇÜMÜ
Sismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür.
DEPREMLERİN BOYUTLARI VE OLUŞUM SIKLIĞI
Dünyanın pek çok bölgesinde her gün küçük depremler olmaktadır, hatta ABD’deki Alaska ve California’da, Endonezya’da veya Japonya’da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:
• Her yıl 3,7 veya daha büyük bir deprem
• Her 10 yılda bir 4,7 veya daha büyük bir deprem
• Her yüz yılda bir 5,6 veya daha büyük bir deprem
Dünyadaki depremlerin %90′ı ve büyük depremlerin ise yaklaşık %80′i Pasifik Bölgesi’nde meydana gelmektedir.
DEpREMİN ETKİLERİ
• Camlar kırılabilir
• Binalar çökebilir
• Yangınlar çıkabilir
• Tsunamiler görülebilir
• Heyelanlar görülebilir
• Salgın hastalıklar görülebilir
• Temel gıda maddelerinin ve temel ihtiyaçların temininde zorluklar yaşanabilir Ruhsal ve psikojik zarar görebilir





SEL 
Sel, bir bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan; ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Bir akarsu veya deniz, göl gibi büyük su kitleleri kimi zaman fazlasıyla suyla yüklenir, bunun sonucunda taşarak yatağından çıkar ve “sel” adı verilen bir doğal felakete sebebiyet verir.
SEL´İN SEBEPLERİ
İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri yaşamak için hep nehir kıyılarını ve deniz kenarlarını tercih etmiştirler, çünkü suya yakın olmak demek aynı zamanda kolay ulaşım, daha yumuşak bir iklim ve daha verimli topraklar demekti. Zaten eğer insanlar taşabilecek bu sulara yakın olmasalardı sel bir afet olarak sayılmayacaktı.





HEYElAN 
Heyelan ya da Toprak kayması, zemini kaya veya yapay dolgu malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketidir.
Heyelan aynı zamanda toprak kaymasıdır. Toprağın yer değiştirmesinden oluşur. Toprak altı fidelerinin topraktan çıkması, aynı zamanda toprağın aşağıya doğru inerek sürtünme kuvveti oluşturmasına heyelan denir.
KURAKLIK 
Bir bölgede nem miktarındaki geçici dengesizliğin o bölgedeki su kıtlığı ile ilişkisi olarak kabaca tanımladığımız kuraklık doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir. Kuraktan nemli iklim tiplerine kadar her yerde görülebilir. Bununla beraber kurak iklimler nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı kuraklığa karşı daha hassas konumdadırlar. Ekstrem olaylar içinde kuraklık genellikle yavaş gelişir, sıklıkla uzun bir süreklilik gösterir ve atmosferik tehlikeler içinde tahmini en az olanı olması ile birlikte etkileri çok geniştir.
Kuraklık yalnızca fiziksel bir olay veya bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Onun, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde çeşitli etkileri vardır.
Uzun süreli kuru hava nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemlerin ortaya çıkar
KURAKLIK TİPLERİ
- Meteorolojik kuraklık
- Tarımsal kuraklık
- Hidrolojik kuraklık
KURAKLIĞIN ETKİLERİ
1.Ekonomik etkileri
- Üründe kayıp
- Süt ve çiftlik hayvanları kaybı
- Kereste üretiminde kayıplar
- Ulusal büyümede kayıp, ekonomik gelişmede gecikme
- Yiyecek üretiminde düşüş-Yiyecek stoklarının azalması
- Çiftçi gelirlerinde kayıplar
- Eğlence iş alanlarında kayıplar
- Tarımsal üretimin direk bağlı olduğu endüstrilerde kayıplar
- Üretimdeki düşüşe bağlı işsizlik
- Hükümetlerin vergi gelirinde kayıplar
2.Çevre etkileri
- Topraktaki su ve rüzgâr erozyonu
- Bitki alanlarına zarar
- Suyun kalitesine zarar
- Hayvan kalitesine etki
- Hayvan doğal yaşamlarına etki
3.Sosyal etkileri
- Yiyecek kıtlığı
- Yoksullukta artış
- Göç
- Sosyal huzursuzluk
- Kırsal alanlardaki yaşam seviyesinde düşüş





ORMAN YANGINI 
Ormanda bulunan ot, ibre, yaprak, kütük gibi yanıcı maddelerin tutuşarak ormandaki yaşam birliği içindeki canlı-cansız tüm varlıkları yok eden, serbestçe yayılma ve büyüme eğilimi gösteren yangınlara orman yangını denir.
Orman yangınının oluşabilmesinin üç şartı (Yangın üçgeni)
1-Yanıcı madde(yeterli miktarda varsa)
2-Oksijen(% 15’ten fazla olması gerekir)
3-Tutuşma sıcaklığı(260–400 C derece)
Rüzgâr; havanın yatay hareketidir. Rüzgâr hızı km/saat olarak ifade edilir. Rüzgârlar geldiği yöne göre isimlendirilir. Rüzgârın şiddeti ve yönü orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarında çok önemlidir. Rüzgârlar,
• Yanıcı maddelerin kurumasını hızlandırır.
• Oksijeni arttırır.
• Alevleri yanıcı maddelere doğru eğer.
• Yangının yayılma ve ilerleme yönüne etki eder.
• Yanan parçaları taşır, kıvılcım atmayı sağlayarak yangının büyümesine etki eder
Orman yangınlarının çıkış nedenleri
Ülkemizde ve buna paralel olarak Karabük’te çıkan orman yangınları irdelendiğinde, yangınların % 99 unun insanların sebep olduğu faktörlerden çıktığı anlaşılmaktadır.
Bunlar;
1-İhmal ve dikkatsizlik (piknik ateşi, çoban ateşi, avcı ateşi, anız yakma, iyice söndürülmeden atılan sigaralar, enerji nakil hatları vb.)
2-Kasıt (tarla açmak, sabotaj, terör vb.)
3-Kaza
İnsan unsurlu olmayan yangın nedeni ise bir doğa olayı olan yıldırımdır.
Çok sıcak ve kurak iklimlerde cam kırıklarının da mercek görevi görerek yangınlara sebebiyet verdiği kayıtlara geçmiştir.





TSUNAMİ 
Tsunami okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, volkan patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder.
Tsunami ilk oluştuğunda tek bir dalgadır ancak kısa bir süre içerisinde üç ya da beş dalgaya dönüşerek çevreye yayılmaya başlar. Bu dalgaların birincisi ve sonuncusu çok zayıftır ancak diğer dalgalar etkilerini kıyılarda şiddetli biçimde hissettirebilecek bir enerjiyle ilerlerler. Bu nedenle depremlerden kısa bir süre sonra kıyılarda görülen yavaş ama anormal su düzeyi değişimi ilk dalganın geldiğini gösterir. Bu değişim, arkadan gelecek olan çok kuvvetli dalgaların ilk habercisi de olabilir.
HORTUM 
Hortum, kümülüs bulutları ile bağlantılı olarak silindir şeklinde dönerek gezen bir rüzgâr türüdür. Bu “hortum” bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felaketidir. Hortumlar hakkında bir bilimsel teori ilk olarak 1917 yılında Alfred Wegener tarafından üretilmiştir ve bu teori günümüzde de doğru olarak kabul edilmektedir.
Bir denizin ya da gölün üzerinde meydana gelen bir hortum, yerden emdiği sular ile bir “Su hortumu” oluşturur.
BİR HORTUMUN OLUŞMASI
Bir hortumun meydana gelmesi çok karmaşıktır ve hala tatmin edici bir bilimsel açıklama ortaya sürülememiştir. Ayrıntılara yönelik soruların hepsi cevaplandırılamamış olmasına rağmen, bir hortum’un mekanik özellikleri iyi tanınmaktadır. Belli koşullar altında dünyanın her yerinde ve her zaman hortumlar oluşabilir. Atmosferin bir hortum üretmesinde, ne belli bir zaman ne de belli bir coğrafya sınırı bulunur. Ama bir hortum oluşma olasılığı az veya çok olan bölgeler ve zamanlar kabaca şekilde belirlenebilir.

ÇIĞ 
Çığ, farklı nedenlerden dağdan aşağıya kayan büyük bir kar miktarıdır. Bol kar yağışı olduğunda, taze kar tabakasının alttaki eski tabakayla iyi kaynaşmaması sonucu, Rüzgârın kaldırdığı büyük bir kar kitlesinin aşağı inerek alttaki kar tabakası üzerinde kayması sonucu Ve bir hayvan veya kayakçının oynak kar tabakasını çiğneyerek harekete geçirmesi sonucu çığ oluşabilir.
ÇIĞIN OLUŞUMUNDA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
• Arazi: Eğim ne kadar fazlaysa, tehlike o kadar büyüktür. Yüzde 30′luk bir eğim çığ oluşumu için yeterlidir. Gölgede kalan sırtlarda çığ tehlikesi, güneş gören yerlere göre daha fazladır.
• Taze kar: Taze kar tabakası ne kadar kalınsa, çığ tehlikesi o kadar büyüktür. Kötü hava şartlarından sonra güneşin açtığı ilk gün çok risklidir.
• Fırtına: Kar fırtınası olduğunda, kar tanecikleri dönerek uçuşur ve rüzgârsız sırtlarda birikir. Tepe üstlerinde dalga şeklinde birikmiş kar, alttaki sırtta çığ tehlikesini gösterir.
• Kar tabakası: Karın tabaka halinde kaydığı yerlerden uzak durmak gerekir. Dipten gelen boğuk sesler de tehlike işaretidir.
Isı: Kar yağışından sonra ısı birden düşerse, yeni kar tabakası alttakine iyi işleyemez. Hava ısındığında da kar gevşer ve tehlike artar. Bu nedenle baharda daha çok çığ olur
ÇIĞ TİPLERİ
Kopma şeklini esas alan bir kıstasa göre Gevşek Kar Çığı ve Kar Dilimi Çığı olmak üzere iki türe ayrılır. Her birinin karışımı kuru veya ıslak kar ve su içerebilir. Her iki türde de kopma, genellikle kar örtüsünün üste yakın tabakalarında gerçekleştiği için yüzey çığları içinde sınıflandırılırlar.
1.Gevşek Kar Çığı
Kar örtüsü içindeki zayıf tabaka yüzeyde veya yüzeye yakın bir yerde oluştuğunda gevşek kar çığı meydana gelir. Kar örtüsü tek bir noktadan kopar, ufak kar döküntüleri saçarak yuvarlanmaya başlar. Yuvarlandıkça daha fazla kar toplar ve bir üçgene benzer biçimde aşağı doğru genişler. Gevşek kar çığlarına doğada çok sık rastlanır. Genellikle çok fazla kar içermezler. Büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olacak kadar tehdit oluşturmazlar.
2.Kar Dilimi Çığı
Zayıf kar tabakası, güçlü bir tabakanın hemen altında oluştuğunda kar dilimi çığları meydana gelir. Kar örtüsü bir çizgi boyunca tek birim halinde kopar. Kütle halindeki kar, kütüphane rafında duran kitapların aniden yere boşalması gibi dökülür, çatlayarak kırılır ve kar dilimleri şeklinde yamaçtan aşağı kayar.
YANARDAĞ 
Bir yanardağ (ya da volkan), magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir
YANARDAĞ TÜRLERİ
Yanardağların sınıflandırılması, yanardağın şeklini etkileyen püskürtünün türüne göre yapılabilir. Eğer püsküren magma yüksek oranda (%65′ten fazla) silika içeriyorsa, lava “felsik” denir. Bu durumda lav çok ağdalıdır ve nispeten hızlı bir şekilde katılaşan bir kabarcık halinde yukarıya doğru itilir. Kaliforniya’daki Lassen Peak ve Martinik’teki Mount Pelée buna örnektir. Bu tür yanardağlar, kolayca tıkandıkları için patlama eğilimi gösterirler.
YANARDAĞIN ETKİNLİKLERİ
Yanardağların püskürmeleri ve volkanik etkinlikler farklılık gösterir
• Freatik (buhar) püskürmeleri
• Yüksek silika içerikli lavın patlamalı püskürmeleri (ör. Riyolit)
• Düşük silika içerikli lavın dökülmeli püskürmeleri (ör. Bazalt)
• Piroklastik akıntılar
• Laharlar (döküntü akıntıları)
• Karbondioksit çıkışı
Tüm bu yanardağ etkinlikleri insanlara zarar verebilir.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.



YILDIRIM 
Havanın iyi bir iletken olmaması bünyesinde elektrik yükleri bulunduran bulutları oluşturur. Fiziksel nedenlerden ötürü, bulutun yüklenmesi sırasında yere yakın olan kısmında %70-%90 olasılıkla negatif elektrik yükleri yer alır. Bu durumda yer de bulutun negatif yüklerine bakan bölümünde pozitif yükler toplanır. Bazı koşullarda bunun tersi yüklenme de olabilmektedir (%10-%30 olasılıkla). Fırtınanın, hava akımlarının artmasıyla buluttaki negatif yük oranı ve buna bağlı olarak da yerdeki pozitif yük toplanması hızlanarak devam eder.
Bulutla yer arasındaki potansiyel farkı arttıkça aradaki havanın da delinmesi kolaylaşır ve belli bir değerden sonra havanın delinmesiyle oluşan iletken kanal boyunca buluttan toprağa veya topraktan buluta elektriksel boşalma başlar. Bulutla bulut arasında olan elektriksel boşalmaya şimşek ve bulut – toprak boşalmasına ise yıldırım denir.
DOLU 
Dolu, çapları 5-50mm. Bazı durumlarda çok daha büyük küresel veya düzensiz buz parçacıklarının yağışıdır. Dolu, içerisinde çok güçlü dikey alçaltıcı ve yükselici hava hareketlerinin olduğu Cumulonimbus bulutundan düşer, kısa sürede sağanak şeklinde yağar ve fazla su bırakır. Soğuk hava kütlesinin, sıcak havanın yerini almaya çalıştığı anda, genellikle sağanak hattı boyunca meydana gelir Atmosferin sıcaklığı ve Cumulonimbus bulutunun gelişmesine bağlı olarak bazı bölgelerde oldukça etkilidir. Dolunun yeryüzünde görüldüğü yerlerle Cumulonimbus bulutunun dağılışı arasında yakın ilgi vardır. Kutuplar soğuk olduğundan Cumulonimbus bulutu ve dolu oluşmaz. Fazla sıcak ve soğuk bölgelerde dolu yağmaz. Orta enlemlerin kış mevsiminde de durum böyledir. Havanın ılık olduğu bahar ve yaz aylarında doluya sıkça rastlanır. Ayrıca serin tropikal bölgelerde de dolu görülür. Bilhassa ilkbahar ve yazın ilk aylarında meydana gelen şiddetli oraj ve fırtınalarla beraber dolu görülür. Dolayısıyla hava sıcaklığının, çok düşük olduğu durumlarda dolu, çok az veya zayıf olarak meydana gelir. Ülkemizde havanın nemli ve alttan sıcak üstten serin olduğu bahar ve yaz mevsimlerinde dolu sıkça yağar.
SİS 
Sis yeryüzündeki yatay dönüş mesafesini 1km’nin altına düşüren meteolojik bir olaydır. Sis, bir alçak seviye bulutu olan stratus bulutunun yerde veya yere yakın seviyede oluşması olarak ta bilinir. Sis, su buharının donarak kristalleşmesi sonucu oluşan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelmiştir.
Sis çeşitleri
- Radyasyon sisi
- Adveksiyon (Yatay hava hareketi) Sisi
- Oroğrafik (Yer şekili) Sis
- Cephe sisleri
KASIRGA 
Büyük çaplı ve çok şiddetli Beufort ölçeğine göre saatte 75 milden fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr. Doğu Pasifik ve Güney Atlantik hariç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sık sık meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antillerde görülür. Batı Pasifik Okyanusu’nda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karaiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Pasifik Okyanusunda ve Meksika Körfezinde de sık sık rastlanır.
Kasırgalar, mahallî fırtınalar kadar şiddetli sayılmazlar. Orta kuşakta meydana gelen ekstratropik siklonlar kadar da geniş çaplı değildirler. Fakat bunlar nisbeten geniş çapta ve kesafette olursa, bütün fırtınaların en tehlikelisi ve tahrip edicisi hâlini alırlar. Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga vuku bulduğundan doğu Pasifikte de yaklaşık aynı sayıda kasırga vuku bulur. 1890–1910 arası çok, 1910–1930 arası az, 1930–1950 arası çok sık kasırga vuku bulmuştur. Kasırgaların ekseni kuzeybatı istikametinde eser.
BORA 
Ansızın ortaya çıkan, çoğunlukla ardından yağmur getiren geçici ve sert rüzgâr.
TAYFUN 
Büyük okyanus’un batısında ve Çin denizi’nde görülen şiddetli kasırga, tropikal siklon.
TORNADO 
Tornadolar, ortaya çıktıkları enlemler bakımından bazı ortak noktalara bağlıdır(hava kararsızlığı, harekete geçirici bir etmenin varlığı).Sağanak hatlarına bağlı olan Afrika tornadoları, muson havası içinde meydana gelir ve sağanaklarla birlikte görülür. Bununla birlikte, olayı en belirgin biçimde açıklayan tornadolar ABD’de ortaya çıkmıştır. Amerikan tornadosu, yere kadar inebilen bulutların şiddetli bir dönme hareketiyle birlikte görülen çok küçük yarıçaplı (100m düzeyinde)bir burgaç hareketidir; dalların kopması, ağaçların sökülmesi ve evlerin yıkılması sonucu oluşan kulakları sağır edici bir gürültüye yol açar.
Çok büyük zararlara yol açan tornadolar, tam geçiş yerlerinde gerçek bir yıkıma neden olabilirler(birkaç yüz metre genişliğinde ve onlarca kilometre uzunluğunda).
Tornadolar, Mississippi ovalarını kırıp geçirir; buralarda bazen bir günde 1000’den fazla can kaybının olduğu görülmüştür